Dasha Rush.Sleepstep.Raster Noton

Ruhunu çok uzun yıllar önce Raster Noton etiketine teslim etmiş bir müziksever olarak, önceki iki albümünde yoğunlukla tekno aksanlı işlere odaklanmış Dasha Rush’ın ismini bu çatı altında görmek bünyemde minik bir sürpriz etkisi yaratmıştı. Ancak Sleepstep’le geçirdiğim hatırı sayılır süre sonunda albümün RN’un bugüne dek devam ettirdiği haysiyetli çizgiye çok uygun düştüğünü belirtmem gerekli. Tertemiz bir prodüksiyon, tadında kullanılmış vokal kırıntıları, sürükleyici elektronik dokular ve minimalist bir arka plan dahilinde ilerleyen albüm, yılın en iyi elektronik işlerinden birini imliyor. Uykuyla uyanıklık arasındaki gri alanın işitsel yansımalarını içeren bir atmosfer yaratmayı amaçlayan çalışmada ambient vurgusunun ön plana çıktığı parçaların sakinleştirici etkisi yadsınamaz....

Olafur Arnalds.Alice Sara Ott.The Chopin Project.Mercury Classics

2007 yılında kurulan ve daha ziyade “modern klasik” çizgisinde işlerine aşina olduğumuz Erased Tapes etiketinin kataloğundaki en dikkat çekici isimlerden biri de Olafur Arnalds elbette (diğerleri A Winged Victory For The Sullen, Peter Broderick ve Nils Frahm olarak sayılabilir). Solo projelerinin yanı sıra film müziklerine de yakın duran Arnalds, bu defa ortak bir çalışmayla arz-ı endam ediyor. Yarı Alman yarı Japon piyanist Alice Sara Ott’la birlikte kotardığı bu son çalışma, Chopin’i bir çıkış noktası olarak merkezine alıyor. Arnalds ergen yaşlarında heavy metal gruplarında davul çalarken sıklıkla ziyaret ettiği büyükannesiyle dinlediği Chopin’in kendisi açısından hep farklı olduğunu belirtiyor. Klasik müziğe ilişkin...

Blur.The Magic Whip.Parlophone

İtiraf etmeliyim ki ‘90’lar gençliğinin Blur / Oasis kapışmalarında tercihini ilki lehine kullanan biri olarak, 12 yıllık aranın ardından çıkacağı duyurulan yeni Blur albümüne yine de mesafeli durmaktaydım. Ancak kıssadan hisse, Gorillaz başta olmak üzere yaptığı kalburüstü işlerle ve en son 2014 çıkışlı nefis solo dinletisi Everday Robots ile kulağımıza okkalı bir çentik daha atan Damon Albarn’ın ana kumandasındaki Blur, The Magic Whip’le “iyi ki dönmüşler” mottosunu alnımızın çatına adeta mıhlıyor. Albüm basit ve sıcak melodilerin etrafında şekillendirilen minik hikâyelerle bezeli. Ağırlıkla orta tempoda akıp giden parçaların ziyadesiyle organik ve temiz tınladığını da belirtelim. Bu gösterişsiz haline rağmen her daim farklı işitsel yansımaları...

Boy Robot.Glamorizing Corporate Lifestyle.City Center Ofices

Bu ayın “geçmiş zaman olur ki, hayali cihana değer” seçkisi, üç önemli ismin birlikteliğinden harmanlanan ve sadece iki albüm yayımlayan Boy Robot’un 2003 çıkışlı debüt çalışması. IDM eksenli işleriyle dikkatimizi celbeden Zorn, Berlin çıkışlı De:Bug dergisinin kurucu tayfasında da yer alan prodüktör Thaddeus Herrmann ive Hans Möller’den müteşekkil ekibinilk albümü her açıdan yıldızlı pek iyi hak eder kalitede. IDM’in zihin açıcı minimalist kıpırtılarından dub ve electro’nun ritmik melodilerine uzanan geniş bir yelpazeden beslenen parçalarda; bir yanda ruhumuzu kıskıvrak yakalayan bir derinlik, bir yanda da farkında olmadan kafa sallandıran nitelikli pop melodileri bulmak mümkün. Minik bir not olarak birkaç parçada karşımıza çıkan...

Kammerflimmer Kollektief.Desarroi.Staubgold

Almanya çıkışlı grup 2015 yılına 10. stüdyo albümleriyle yekten sert bir giriş yapanlardan. Zaman zaman gruba farklı isimler dâhil olsa da 20 yıla yaklaşan tarihçesiyle gitarist Thomas Weber’in başını çektiği Kammerflimmer Kollektief’i türler arasında tavizsizce ve cesaretle dolanan bir kollektivite olarak tanımlamak olası. Kulaklarımızın pek aşina olmadığı tınıların, girift melodilerin, doğaçlamaya yakın pasajların ve yoğun bir enstrüman kullanımının ana omurgayı şekillendirdiği Desarroi, grubun önceki albümlerine kıyasla daha agresif ve keskin bir dile sahip. KK’nın başarısı sadece türler arasında değil aynı zamanda dönemler arasında da büyük ustalıkla dolanması. Saykodelik kurgulardan, caz kokan salon melodilerine, ilkel bir gösterinin arka plan müziklerinden elektronik dokunuşlarla...

Bjork.Vulnicura.One Little Indian

Sanatçının, müzisyenin her daim birkaç adım önden gideni makbuldür; yolu aydınlatmakla kalmaz, bizi bilmediğimiz coğrafyalarda gizemli yolculuklara sürükler. 30 yıla yaklaşan kariyerinde bu zor denklemi layıkıyla pratiğe döken nadir isimlerden biri Bjork. Yıllar evvel Açık Hava’da arz-ı endam ettiğinde kendisinden önce sahneye Mika Paradinas’ın (aka μ-Ziq) çıkması, sonraki yıllarda elektronik tınıları kendine has bir yaklaşımla özümseyip, bambaşka bir dile çevirerek müziğine enjekte edeceğinin ilk sinyallerindendi. Arada temposu düşen işler çıkarsa da hep üst segment çalışmalara imza atan Bjork’un son albümünde Kanye West, FKA Twigs gibi isimlerle çalışan ve geçen yılın en sağlam elektronik işlerinden biri olan Xen’de imzası olan Arca...

Luke Abbott.Wysing Forest.Border Community

Elektronik müziğin genç ve mahir isimlerinden biri olan Luke Abbott’ı 2010 çıkışlı debut albümüyle ajandalarımıza not etmiştik. Dört yılın ardından yine Border Community etiketiyle arz-ı endam eden ikinci çalışma ambient referanslarla örülü, aksak ritimlerin ön planda olduğu etkileyici bir iş. Büyük bir kısmı canlı olarak kaydedilmiş parçaların içinde doğaçlama önemli bir yer tutuyor. Farklı ve çok katmanlı ses kurgusuyla yaratılan ana omurgayı besleyen minik synth melodileri parçalara ayrı bir güzellik katıyor. Albümün ortalarına doğru söz konusu arka plan minimal–minimal tekno diyebileceğimiz bir kıvama evriliyor. Albümün genelinde Wysing Forest’ı benzerlerinden ayıran özellikler ses yelpazesinin genişliği, prodüksiyon mahareti ve farklı içerikler arasında yaratılan...

Sleater-Kinney.No Cities To Love.Sub Pop

Yoksa siz de Sub Pop etiketini görünce ister istemez nabzı yükselenlerden misiniz ? Olmakta fayda var diyerekten yekten girelim konuya. ‘90’ların ortasında isyankâr punk ruhunun da desteklediği, feminist tavırlarıyla öne çıkan kadın gruplarından oluşan üçüncü dalga Riot Grrrl sahnesinin tam ortasında yer alan isimlerden biri olan Sleater-Kinney, tam tamına 10 yıllık bir sessizliğin ardından bizi yerimizde derdest etmek için geri dönmüş görünüyor. Çiğ gitar riff’leri, okkalı davullar, hınzır melodiler ve yırtıcı vokallerle bezeli bu enerji dolu albüm 2015’in en sağlam geri dönüşlerinden birini imliyor. Bunca yıl aradan sonra bu kadar temiz ve ferah tınlayabilmek hem bir haysiyet, hem de bir...

Belle And Sebastian.Girls In Peacetime Want To Dance.Matador

‘90’ların ortasından bu yana kulaklarımıza zerkettikleri nahif melodilerle bezeli, kırılgan ve içedönük şarkılarıyla indie-pop’un en önemli gruplarından olan Belle And Sebastian, dört yıl aradan sonra çıkardıkları 9. stüdyo albümünde de aynı güzergahtan ilerlemeye devam ediyor. İskoçya orjinli grubun yeni çalışmasında prodüktör koltuğunda Animal Collective ve Gnarls Barkley gibi isimlerle çalışmış olan Bel Allen’ın iyi iş çıkardığını söylemek mümkün. İlk yarısı daha iç kıpırdatıcı olan albümde dans pistlerine göz kırpan parçalar (“The Party Line” , “Enter Sylvia Plath”) hemen dikkat çekiyor. Albümün kalanında varisleri sayabileceğimiz Smiths’in duygusallığıyla, Kings Of Convenience’ın sade dinginliği arasında gezinen çalışma, genelde ortalamanın üstü bir puan almayı...

Teho Teardo.Ballyturk.Specula

2000’li yılların İtalya çıkışlı en aktif ve çizgi dışı müzisyenlerinden biri olan ve sıklıkla film müzikleriyle karşımıza çıkan Teho Teardo’yu 2013 yılında Einstürzende Neubauten’in has elemanı Blixa Bargeld ile yayımladıkları Still Smiling çalışmasından da hatırlıyoruz. Yine aynı etiketten piyasaya sürülen Ballyturk ise İrlanda’lı yazar Enda Walsh’ın kaleminden çıkan iki kişilik bir tiyatro oyunu için Teardo’nun bestelediği parçalardan oluşan nitelikli bir iş. Zira Teardo’ya eşlik eden müzisyen kadrosunda Earth’ten çellist Lori Goldston, Fugazi’den basçı Joe Lally ve Balanescu Quartet’ten yine çellist Nick Holland gibi kalburüstü isimler var. Teardo’nun oyunun karanlık ve hüzünlü atmosferine uygun olarak ortaya çıkardığı parçalarda özellikle yaylı partisyonları ve minik gitar dokunuşları ön...