Leftfield.Alternative Light Source.Infectious Music

Muhtemeldir ki ‘90’lar elektronik müziğinin en derin ve haysiyetli kırılma noktalarından biri ‘95’te Leftfield’ın ilk albümü Leftism’i yayınlamasıdır. Minimal bir estetikle birleştirilen dub ve tekno ritimler, ara sıra başvurulan çekici vokaller, okkalı baslara eşlik eden can alıcı tribal soslar ve ikilinin prodüksiyon cambazlıkları Leftism’i tüm zamanların en önemli elektronik işlerinden biri haline getirmişti. ‘99’da çıkan ikinci albümle ruhumuza bir çentik daha açıldığındaysa, sonrası için hevesimizin uzunca bir süre kursağımızda kalacağını bilemezdik. Ve tam 16 yıl sonra, ama bu defa tek tabanca Neil Barnes olarak arz-ı endam eden Leftfield yine on ikiden vuruyor; hem de ne vurmak! Dans pistlerinden uzak kalınan onca yılın hıncını alırcasına sağlam bir açılış yapan “Bad Radio”, yüksek tempolarıyla aklımıza mıhlanan “Universal...

The Orb.Moonbuilding 2703 AD.Kompakt

'90’ların başından bu yana elektronik müziğin en nitelikli kilometre taşı isimlerinden biri olan The Orb, yeni çalışmasında kabaca 10 yıllık bir aranın ardından tekrar Kompakt etiketine geri dönüyor ve sevenlerine okkalı bir selam çakıyor. Alex Paterson’ un başını çektiği iki kişilik ekibin diğer ayağı özellikle minimal ve dub techno sularında dolanan işlerine aşina olduğumuz veteran müzisyen Thomas Fehlmann. Oldukça uzun dört parçadan oluşan yeni albüm ikilinin artık klasikleşmiş ve “ambient house” olarak adlandırabileceğimiz tarzına oldukça yakın bir ses örgüsüne sahip. Adım adım inşa edilen ritmik arka plan, buna itinayla eklemlenen derinlikli ses kurguları ve ana omurgaya işlenen minik melodiler dinlemesi oldukça...

FFS.FFS.Domino

Son on yılın en gözde hadiselerinden biri, bir oradan bir buradan diyerekten çorak topraklarda bitiveren “süper grup”lar. Aralarında çok tutanlar da oldu (misal Atoms For Peace), böyle iş birlikleri yürümüyor kardeşim diye slogan attıklarımız da. FFS de İskoç indie ekibi Franz Ferdinand ile geçmişi '70’lerin başına dek uzanan pop / art rock grubu Sparks’ın birbirlerine omuz vermesiyle ortaya çıkmış yeni bir proje. İki ekip arasındaki yakın temas aslında bir on yıl kadar öncesine dayanıyor. Geçtiğimiz yıl kaydedilen albümün tamamı dinleyene pozitif hisler aşılayan, hafif kalça sallatan ve ara ara ses düğmesine abandığımız keyifli anlardan oluşan bir kayıt. Vokallerde ağır yük...

Jaga Jazzist.Starfire.Ninja Tune

Norveç - Oslo çıkışlı deneysel caz kollektivitesi Jaga Jazzist, 2013’teki canlı kaydı bir kenara koyarsak, altı yıllık sessizliğini şimdiden yılın en iyi işlerinden biri olmaya aday 6. stüdyo albümleri Starfire ile sonlandırıyor. Albüme de adını veren açılış parçası adeta tüm bu yılların hıncını alırcasına güçlü, delişmen ve yüksek tempolu bir iş; dinleyenin ruhuna anında teyelleniveriyor. Günümüz müziğinde caz, rock ve elektroniğin bu denli ustaca ve modern bir dille birbirine harmalayabilen başka bir isim göstermek bir hayli güç aslına bakarsanız. Öte yandan Jaga Jazzist için farklı türlerden besleniyor olmak bir handikap veya riskten öte; müziklerinin en temel özelliğini oluşturan olmazsa olmaz bir maya...

Terranova.Restless.Kompakt

Tez elden şunun altını kalınca çizelim; Köln merkezli müzik etiketi Kompakt’ın elektronik müzik referanslı her detaya yön ve lezzet veren aurası Restless’ın her anında zerre kuşkuya yer bırakmadan sonuna kadar hissediliyor. Gus Gus’un 2011’de Arabian Horse ile yaptığını, Terranova Kompakt etiketli ikinci, kendi adlarını taşıyan altıncı stüdyo albümünde mahirane bir yolla Restless’da başarıyla tekrarlıyor. Karşı konulamaz ritimler, su gibi akıp giden melodiler, dur bunu bir daha dinleyeyim dedirten nefis ötesi baslar ve kick’ler albümün her saniyesinde adeta baş döndürüyor, keyif zerkediyor. Açılış parçası “Tell Me Why” tam isabet Stereo MC’s vokalisti Rob Birch seçimi ile şimdiden bir klasik tadında. Sonrasında “Labrador” adım adım gelen...

Patrick Watson.Love Songs For Robots.Domino

Montreal çıkışlı Patrick Watson’ın kendi adını taşıyan indie ekibi üç yıllık aranın ardından Domino etiketi altındaki ikinci, toplamda beşinci stüdyo albümüyle müzikseverlere tekrar merhaba diyor. Watson’ın ruh tellerini titreten hafif falsetto vokali, ziyadesiyle iştigal ettiği film müziklerinden albümlerine yansıyan takdire şayan sinematik vurguyla birleşince ortaya leziz bir menü çıkıyor. Geçmiş albümlere kıyasla daha güçlü kreşendolar ve dengeli yaylı partisyonları, elektroniklerin bir adım öne çıkışı adeta sanal bir James Blake / Coldplay sinerjisi yaratarak, Love Songs For Robots’u ekibin bugüne dek imza attıkları en iyi iş haline getiriyor. Az biraz melankolik, genelinde coşkulu ve değişken karakterli parçalardan oluşan 50 dakikalık albümde neredeyse...

Hot Chip.Why Make Sense?.Domino

Joe Goddard ve Alexis Taylor’ın başını çektiği indie dance topluluğu Hot Chip 6. stüdyo albümlerinde de türler arasında gözü pek bir tavırla dolaşmaya ve dans pistlerinden bize keyifli melodiler uçurmaya devam ediyor. 15 yıllık kariyerlerinin en usta işi “pop” üretimlerinden biri olan Why Make Sense?, hip hop, R&B, house gibi türlerin altyapıları üzerine oturan eğlenceli synth tınıları ile birlikte başından sonuna pozitif bir dinleme seansı vaat ediyor kulaklarımıza. Girift yollarda kaybolmadan ortaya çıkarılan görece basit ama bir o kadar sıcak, içten ve nitelikli ana omurga Hot Chip’in en ayrıksı özelliği olsa gerek. Taylor’ın vokal rengi ve pırıl pırıl prodüksiyon da albümün...

Suuns and Jerusalem In My Heart.Suuns and Jerusalem In My Heart.Secretly Canadian

Kontrast’ın bu ayki tek sayfasına gölgesi düşen ikinci Montreal çıkışlı post-rock ekibi Suuns’un, Lübnan orijinli Radwan Moumneh ile birlikte kotardıkları bu albümdeki parçaların bir kısmını 2014’ün sonlarında Le Guess Who festivalinde canlı dinleme şansı bulmuştum. Oldukça etkileyici ve heyecan yaratan bir işbirliği olarak gördüğüm bu ortaklık nihayet bir albümle taçlandı. Albümün en büyük artısı iki tarafın kendi müzikal kimliklerinin biraz ötesine düşen farklı bir karışımın ortaya çıkmış olması. Ara pasajlarda kullanılan elektronik altyapılar, zaman zaman görünen Orta Doğu esintileri, ilk parçalarda kendini daha güçlü hissettiren döngüsel gitar / davul / bas / perküsyondan müteşekkil sarmallar albümün ana damarını oluşturuyor. Melodik katmandaki...

The Prodigy.The Day Is My Enemy.Take Me To The Hospital

Türü ne olursa olsun şu an dünya üzerinde kendini müzikal olarak en hızlı deşifre eden ilk 10 gruptan biri The Prodigy olsa gerek. 20 yılı aşan kariyerleri boyunca hem dans pistlerini hem de rock arenalarını eşit richter ölçeğinde bu denli coşkuyla sallayan ve kendinden geçiren başka bir isim daha bulmak oldukça zor. Breakbeat’in kutsal kitabında kalınca bir imzası olan ekip yine aşina olduğumuz formüller üzerinden üretilmiş bir saatlik bir reçete yazıyor sevenlerine. Agresif ve net vuruşlar, basite kaçsa da arada keyifle kaynattığımız slogan misali kısa boylu lirikler, kafatasının içinde yankılanan darbeli synth’lerle örülü bir albüm elimizdeki; özetle The Prodigy. Albümün...

Godspeed You! Black Emperor.Asunder, Sweet And Other Distress.Constellation

2012’de yayımlanan Allelujah! Don’t Bend Ascend’la 10 yıllık suskunluklarını bitiren Montreal çıkışlı post-rock ekibi GY!BE; dört parçadan oluşan ve görece kısa diyebileceğimiz son çalışmasıyla yeniden arz-ı endam ediyor; bu defa bizi fazlaca bekletmeden. Albümü oluşturan parçalar ekibin bir süredir canlı performanslarında yer verdikleri “yeni” işlerinden mütevellit. Klasik GY!BE tınısını taşıyan açılış parçası grubun tarihçesindeki en iyi işlerinden biri. Kuvvetli gitar riff’leri, depresif ve minimal melodik kurgu, tüm bunların üstüne kabus gibi çöken gergin yaylı partisyonları ve adım adım birbirine sarmalanan yoğun bir enstrümantasyon; ya da kısaca en iyi yaptıkları şey neyse o, en saf haliyle. Aradaki iki parça bir geçiş niteliğinde...