Badbadnotgood.IV.Innovative Leisure Records

Toronto / Kanada çıkışlı deneysel caz grubunun enstrümental parçaların arasına serpiştirilmiş konuk isim ve vokallere de (Samuel Herring, Colin Stetson, Mick Jenkins, Kaytranada gibi) ev sahipliği yaptığı dördüncü albümleri yine kıpır kıpır ve enerjik. Günümüzde türler arası geçişlerin en heyecan verici titreşimleri bir şekilde ağırlıklı olarak cazdan besleniyor. Cazın ana omurgası üzerinde kendine yer bulan hip hop altyapılarıyla, rock referanslı güçlü davullarla ve üflemelilerin liderliğinde Badbadnotgood bu amalgamı kulaklarımıza en layıkıyla servis eden ekiplerden birisi. Yırtıcı sololar, kendinden emin vuruşlar, akıcı melodik kurgu, IV’ü baştan sona etkileyici bir dinleti haline sokuyor. Kendilerine özgü bir dil yaratan ekip konuk ses ve müzisyenlerin...

Raime.Tooth.Blackest Ever Black

Elektronik müziğin son dönemdeki en dikkat çekici ikametgâh adreslerinden biri olan Blackest Ever Black etiketiyle ve dört yıllık bir aradan sonra çıkan ikinci albümleriyle İngiliz ikili yine karanlık sularda dolanmaya devam ediyor. Aksak ritmik yapılar, gevşek minik gitar dokunuşları ve gergin perküsyonlarla beslenen bu tekinsiz atmosfer ilk andan itibaren dinleyeni bir şekilde içine çekmeyi başarıyor. Nabzın en baştan birkaç perde düşürüldüğü, minimalist bir perspektifle ve rafine bir ses paleti üzerinden maharetle devşirilen albüm Actress ve Tropic Of Cancerarasında bir yerlerde geziniyor. Yarattığı kendine özgü dil ve dengeli ambiyans albümün en büyük artılarından biri. Ağırkanlı bas frekansları arasında kendini bulan döngülerin arka plandaki yoğun depresif...

Plaid.The Digging Remedy.Warp

25 yılı aşkın süredir elektronik müziğin en istikrarlı emekçileri arasında sayabileceğimiz İngiltere çıkışlı ikili (Ed Handley ve Andy Turner) son albümlerinde de sürprize pek yer bırakmıyor. IDM referanslı, melodik kurgusu ziyadesiyle kuvvetli, akışkan ve sıcak tınıların sarıp sarmaladığı albüm boyunca Plaid’in kendine has (ama artık biraz da tekrara düşen) ve pek de gizemli olmayan formülünden damıtılan notalara kulak kabartıyoruz. Piyasa ortalamasının üstünde konumlansa da, Plaid’in yaratıcı potansiyeli ve IDM kulvarında açtığı ek güzergâhlar düşünüldüğünde albümün geneli yine de biraz güdük kalıyor. Kendi rotasına saygı duymakla beraber Plaid’in kendi yörüngesine dahil edebileceği başkaca ses kümelerine kaçar gözlerle bakması biraz iç burkuyor....

Swans.The Glowing Man.Young God Records

Lafı eğip bükmeden girişi şöyle yapalım; Swans döktürmüş! İnsanın doktor olsa depresyona giren her hastasına günde üçer defa Swans dinlemesini salık veresi geliyor. Sekiz parçadan oluşan albümün toplam süresi tam tamına iki saati buluyor. Swans hayranları ve ekibin başrol oyuncusu, ikonik Michael Gira sempatizanları için bu elbette şaşırtıcı değil. Swans albüm boyunca adım adım inşa ediyor ve sonrasında adım adım ortalığı yerle yeksan edip, tozu dumana katıyor. Yarattıkları ses duvarları arasında sıkışıp kalmaktan mazoşist bir zevk almamak mümkün değil gibi. Girdaplı ve ekolu gitar riff’leri, hipnotik ve baş döndüren vokaller, birbirini tekrar ediyor gibi görünüp giderek daha oylumlu hale gelen...

Pita.Get In.Editions Mego

12 yıllık aranın ardından gerçek bir sürpriz! Avusturya kökenli deneysel elektronik müzik etiketi Editions Mego’nun patronu Peter Rehberg arada birkaç ortak proje ve film müziği üretmiş olsa da hatırı sayılır bir süredir Pita adıyla albüm yayınlamıyordu. Geçtiğimiz yıl canlı performanslarına geri dönen Rehberg, Get In’de laptop müziğinin neden en öncü ve yaratıcı isimlerinden biri olduğunu ortaya çıkardığı muazzam işitsel aura ile tekrar kulaklarımıza nakşediyor. Drone, ambient, IDM ve noise arasında salınan parçalar incelikli bir prodüksiyon dehasının ve maharetli bir ustanın elinden çıktığını her an belli ediyor. Karamsar, gergin ve bir o kadar da cesur tınıların hâkimiyetinde ilerleyen albümde yaratılan atmosfer gözlerimizde adeta...

Marissa Nadler.Strangers.Sacred Bones Records

Amerika orijinli şair, ozan ve ressam Marissa Nadler, 81 doğumlu olmasına rağmen kallavi bir diskografiye sahip üretken isimlerden biri. Akılda kalıcı vokaliyle lo-fi - folk kulvarında kişisel hikâyeler dillendiren Nadler’in en büyük artısı başka bir dünyadan geliyormuşçasına dinleyeni gerçeklikten koparan derinlikli ve çarpıcı sesi elbette. Ancak sadece buna yaslanmak yerine parçalarını eşleştirdiği müzikal kurgu da o denli etkileyici Nadler’in. Strangers’da önceki albümlere kıyasla en büyük değişim arka plandaki sade ve dingin omurganın daha zengin ve bereketli bir havzadan besleniyor oluşu. Biraz daha efektli ve ekolu gitarlar, bir adım daha yol gösterici minik davul partisyonları ve hüzün perdesini aralayan klavyelerle birlikte Strangers ayakları yere...

Anohni.Hopelessness.Secretly Canadian

15 yıllık bir sürece beş stüdyo albümü sığdıran Antony And The Johnsons’ın kırılgan sesi Hegarty ilk solo çalışmasıyla zihin açıcı bir işin altına okkalı bir imza bırakıyor. Elektronik müziğin kalburüstü isimlerinden Oneohtrix Point Never ve Kanye West’le de çalışmış mühim prodüktör Hudson Mohawke ortaklığında kotarılan albümde Hegarty politik referansları ziyadesiyle yüksek, eleştirel bir çerçeve çiziyor. Drone’lardan idam cezasına, Amerikan rüyası hayal kırıklıklarından küresel ısınmaya her başlığa adeta nokta atışı yapan Hegarty, alkışı sadece bu duruşuyla değil, aynı zamanda yakaladığı benzersiz müzikal kimlikle de hakediyor. Tadında deneysellik içeren elektronik dokunuşlar anaakım pop ve R&B altyapılarına mucizevi bir lezzet katıyor. Bu haliyle...

Brian Eno.The Ship.Warp

Müzik dünyasının dahi ve zihin açıcı isimlerinin başında gelen Eno, attığı her adımla sanatçının gerçek bir yaratıcı olarak tarifini yapmaya devam ediyor; hem de 40 yıla yakın bir süredir. Kendisinin Warp etiketli altıncı albümü 20’şer dakika civarındaki ikisi oldukça uzun olmak üzere toplam dört parçadan oluşuyor. İnsanoğlunun giderek güçleniyor oluşunun yarattığı kibir ile kendini devamlı tehdit altında görmesinin doğurduğu delilik hali arasındaki sendelemesi albümün arka planındaki ana konsepti belirliyor. Klasik melodi ve ritim duygusundan ötede, yıllar evvel bizatihi kendisinin tanımladığı üzere her an / her dinlemede farklı bir tını perdesinin gizemine sarıldığınız ambient doku, albümün geneline gizemli bir hava veriyor....

The Last Shadow Puppets.Everything You’ve Come To Expect.Domino

Uzunca bir aranın ardından nihayet ikinci albümleriyle arz-ı endam eden ikili (Arctic Monkeys’den Alex Turner ve The Rascals’dan Miles Kane) en basit ifadesiyle dinledikçe güzelleşen bir çalışmaya imza atmışlar. Özellikle yaylı partisyonlarında pek bir sevdiğimiz Owen Pallett imzası albümün not edilesi artılarından biri. Turner’ın buram buram karizma kokan vokali ve akıcı melodiler bu oluşumun en karakteristik özelliği. İlk albümün belirginleştirdiği ayak izlerini takip eden çalışma aynı malzemelerden devşirilmiş ve hafif lezzet farkları içeren bir devam albümü gibi değerlendirilebilir. Öte yandan bu tip özel oluşumlarda dinleyiciyi yakalayan ve sağlam işleyen bir formülün baştan aşağı değiştirilmesini beklemek de biraz hayalcilik. Özetle Turner...

PJ Harvey.The Hope Six Demolition Project.Island

Çift Mercury ödüllü ikonik isim Polly Jean Harvey beş yıllık aranın ardından 2011 çıkışlı Let England Shake’de olduğu gibi yine politik referansları yüksek dozlu bir albümle karşımızda. Benzersiz vokalini hemen her türden müzikal tatla ahenk içinde buluşturan ve her çalışmasında kendini yenilemeyi beceren Harvey’nin albümü müzikal içeriğiyle yüksek not alsa da; dış basında hafif “oturduğu yerden ahkâm kesiyor” tadında serzenişlere de maruz kalmış. Ancak önceki albümünün bazı parçalarına kısa videolar da çeken fotoğraf sanatçısı Seamus Murphy ile Kosova, Afganistan ve Washington üçgeninde yaptığı gezilerin ortaya çıkardığı görsel ve sözlerin halihazırda bir kitap olarak da (The Hollow Of The Hand) yayımlanmış olması...